Custom Search

Edebiyat ve Gerçeklik / Edebi Gerçekliğin Niteliği

22 Haziran 2013

EDEBİYAT ve GERÇEKLİK EDEBÎ GERÇEKLİĞİN NİTELİĞİ
Edebiyat İnsana Özgü Özellikleri Kurmacanın Dünyasında Dile Getirir. Kelime olarak kurmaca; “Olmadığı hâlde varmış gibi tasarlanmış” ya da “tasarlanıp üretilen” demektir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi kurmaca, “gerçekliği olmayan” sadece zihinsel olarak varsayılan şeyi anlatır.

Bir edebî terim olarak ise kurmaca: “dile getirdiği anlam dünyası ile gerçek yaşamın somut olguları arasında doğrudan bir özdeşlik kurulması mümkün olmayan söylem biçimi” demektir.
Edebî metinler kurmaca metinlerdir. Edebî metnin kurmaca olması demek, eserde anlatılan dünyanın bire bir dış dünyayı anlatmaması; anlatılan dünyanın, yaşantının sadece metin düzeyinde var olması demektir. Yazar, bu metin düzeyinde var olan dünyayı gerçek dünyadan hareketle kurar. Ancak alıcı, bu dünyayı yaşadığı gerçekle birleştirir, anlamlandırır ve çoğaltır. Böylece göndericiyle alıcı arasında bir iletişim kurulmuş olur. Edebî metinde gönderge, metnin dışında değildir. Oysa okuyucu, eserin anlattığı dünyayı kendisine göre değerlendirir, kendi bildiği dünya ile metnin dünyasını karıştırır ve böylece kurmaca ile gerçeklik karıştırılmış olur.

Bütün edebî metinler kurmacadır. Edebî metinde geçen yer ve kişi adlarının gerçek hayattan alınmış olması, anlatılan olayın gerçek hayatta yaşanmış ya da yaşanabilir olması, bu niteliği değiştirmez. Bunu tarihî roman ile tarih arasındaki farkla açıklamak mümkündür. Örneğin Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen Yaban, Küçük Ağa, Dağa Çıkan Kurt, Yorgun Savaşçı, Çılgın Türkler, kişi ve yer adı, bunları birleştiren olay örgüsüyle hep gerçek hayattan beslenen, onu çağrıştıran metinlerdir. Ama bu eserlerin hiçbiri ‘tarih” değildir ve Kurtuluş Savaşı gerçeğini bire bir vermez. Çünkü bu eserler kurmacadır; eserlerdeki dünya da fiktif (kurmaca) dünyadır.

Kurmaca metinde iletişim iki yönlü olarak işler:
1. Metin ile gerçek (gönderge) ilişkisi
2. Metin ile okur (alıcı) ilişkisi
Okur (alıcı) metni, yazarın (gönderici) başından geçmiş bir macera olarak okur, okumaya eğilimlidir. Metin düzeyinde yaratılan (yaşatılan) gerçekliği, alıcı kendi gerçekliği ile birleştirir. Bu birleştirmeden ortaya çıkan kodları çözmeye çalışır. Bundan dolayı bazı filmlerde ve anlatma metinlerinde “Burada ele alınan olay ve kişiler tamamen gerçek dışıdır, isimlerdeki benzerlik tesadüfîdir.” gibi uyarılara yer verilir. Buna rağmen alıcı kendi gerçekliği ile eserin kurmacasını bir araya getirerek başka bir gerçekliğe ulaşır.

Örneğin; bu tip gerçekliğe ulaşan bazı okuyucular Yakup Kadri‘nin Nur Baba romanını okuduktan Sonra “Ben biliyorum, siz şu Şeyh Efendi’den, şu tekkeden bahsediyorsunuz.” demiş ve bazı Bektaşiler de yazarı “Bektaşi sırrı “nı ifşa etmekle suçlamışlardır.
Selahattin Enis’in Zaniyeler romanı, gene Yakup Kadri’nin Sodom ve Gomore romanı, kurmaca olmasına rağmen yaşanan dünyanın gerçekliği ile bağlantısı kurulmaya çalışılan eserlerdir. Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı adlı romanını, hocası Mustafa İnan’ın hayatı çevresinde oluşturur. Eserdeki birçok anlatım öğesi gerçek olsa da ve bu metin “biyografik” bir roman olsa da içinde kurmacayı barındırdığı için adı geçen metin, bir belge olarak kullanılamaz. Benzer durum Şevket Süreyya Aydemirin Suyu Arayan Adam romanı için de söz konusudur.

Bu durum bütün edebî eserler için geçerlidir ve edebî eserdeki kurmacalık sadece günümüz için söz konusu değildir; bütün zamanlar için bu böyledir. Örneğin Fuzuli bir gazelinde “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır” diyerek alıcıyı uyarır.
Kurmaca ile gerçekliği karıştıran Don Kişot, okuduğu şövalye romanları sebebiyle kahraman olmak isteyen ve gerçeklik ile kurmacayı karıştıran kişilere örnek verilebilir. Yine Pokemon çizgi filmine bakarak bir çocuğun balkondan atlaması, Malkoçoğlu filmini seyrederken düşmanların elinden kurtulan ve onlardan intikam almaya başlayan oyuncunun seyircilerce alkışlanması, filmlerde kötü adam rolünü oynayan kişilerin sokakta tartaklanması, bir TV dizisinde ölen kahraman için cenaze namazının kılınarak adının bir ilköğretim okuluna verilmesi, kurmaca ile gerçekliğin karıştırıldığını gösteren tipik örneklerdir.

Edebî Metin Yazıldığı Dönemin Özelliklerinden ve O Dönemdeki Her Türlü Gerçeklikten Yararlanır.

Her sanatçı, çağının çocuğudur. Sanatçı, ne yapsa bu gerçeği değiştiremez. Çağının gerçekliğini yansıtmaya âdeta yükümlüdür o. Kimisi bunu bir görev olarak yapar, kimisi farkında olmadan. Sonuçta edebî metin, yazıldığı dönemin zihniyetini yansıtır. Dönemin ilmî, felsefi, teknik ve sosyal alandaki verileri; siyasi tartışmaları, kurmaca­nın olanaklarıyla edebî metinlerde değerlendirilir. Edebiyat Diğer Bilim ve Bilgi Alanlarının Ortaya Koyduğu Verilerden Yararlanır. Örneğin Alev Alatlı, Schrödingerin Kedisi adlı roma­nında fizik bilimin en ileri aşamalarından biri sayılan kuantum fiziöinden yararlanmıştır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.